Mezura ile Metre Arasındaki Fark Nedir? Bir Ölçümden Daha Fazlası
Kayseri’nin dar sokaklarında sabahları çok severim. Hava yeni yeni ısınırken, her şey o kadar sakin ve huzurludur ki, çoğu zaman kaybolmuş gibi hissederim. Bugün de öyle bir gündü, sabahın erken saatlerinde yürürken aklımda bir düşünce vardı: Mezura ile metre arasındaki fark nedir? Bu soru, hiç beklemediğim bir anda, yaşamın içinde kaybolduğum bir sahnede aklıma geldi. O an, bu fark sadece bir ölçüm meselesi olmaktan çok daha fazlasını ifade etti. Beni, hayatta bazen ne kadar yakın olsak da, bir o kadar da uzaklaşabileceğimizi hatırlattı. Ve o anı hiç unutmayacağım.
Kafamda Bir Soru, Kalbimde Bir Hüzün
O sabah, dedemle birlikte eski bir ahşap masanın etrafındaydık. Dede, yıllardır inşaat sektöründe çalışan biri olarak her işin inceliklerini anlatırdı. Bir gün, birlikte bir projeye başlamak üzereydik. Ahşap malzemeler, bazı ölçümler, biraz da aritmetik… Hepimizin bildiği basit şeyler aslında. Ama o sabah dedem, mezura ve metre arasındaki farkı anlatmaya karar verdi.
“Birçok kişi bunları karıştırır,” dedi dedem, elindeki mezurayı incelerken. “Ama aslında bunlar farklı şeyler. Birinin üzerindeki bölümler sayıca daha küçük, diğeri ise sabittir. Ama her biri kendi yerinde doğru kullanıldığında işler çok güzel olur.”
O anı tam olarak hatırlıyorum; gözlerimde bir bulanıklık, içimde bir kıpırtı. Dedemin sözleri, bana çok şey anlatıyordu. Bir anda, tüm hayatımın ölçümleri gözümün önüne geldi. Mezura, günlük hayatımızda en ince detaylara kadar her şeyin ölçülmesi için kullanılırdı. Ama metre… Metre daha sabırlıydı. Metre, tam uzunluğu gösterir, her zaman sabit bir sonuç verir. Ama mezura, hep biraz kayabilir, bir yanlışlık yapabilir, insanı yanıltabilirdi.
Dedem, daha fazla açıklama yapmadan gözlüğünü taktı ve işine odaklandı. Ama ben o an, hayatımın her anını bir mezura gibi, biraz kayıp bir şekilde ölçtüğümü fark ettim. Hani bazen insana sorsan, “Neler yaptın?” diye, sen de net bir cevap veremezsin ya. Hangi kararı doğru verdin? Kimin için yaşadın? Kendi hayatında ne kadar ilerledin? Belki de hayatı bir metre ile ölçmeye çalışmalıydık ama bazen o da olmuyor. Düşüncelerimle birlikte yürüdüm, her adımda biraz daha kaybolarak.
Mezura ile Metre Arasındaki Fark: Hayatın Ölçümü
O gün, dedemin söyledikleri üzerine düşündükçe, mezura ile metre arasındaki farkın hayatımda çok derin bir anlam taşıdığını fark ettim. Mezura her zaman yanılgılarla dolu olur. Bir adım geri, bir adım ileri. Bazen hayatını başkalarıyla karşılaştırarak ölçmeye çalıştığında, ölçümün doğru olmadığını anlayabilirsin. Çünkü her kişinin hayatı, kendi içindeki detaylarda farklıdır. Bunu görmek, görmek istemediğin şeylere odaklanmaktan çok daha kolaydır. Ama metre… Metre doğruyu gösterir, ama her zaman eksiktir. Herkesin bir ölçüsü vardır ve bazen o ölçü, seni asla tatmin etmez. Hep bir eksiklik, hep bir yerinde kayma olur.
Gece yatmadan önce, o sabahı düşündüm. Duygularım oldukça karışıktı. Hayatımda hep bir şeyleri ölçmeye çalıştım. Başarılarımı, ilişkilerimi, en çok da kendimi. Ama bir türlü doğru ölçümü bulamamıştım. Sadece biraz daha kayıp, biraz daha yanılmıştım. Ama belki de hayat bu kadar net ve sabit olmamalıydı. Hayat, bir mezura gibi kaymalıydı. Onun kaymaları da aslında hayatın bir parçasıydı. Bunu kabul etmek, bir yerlerde kalbimi huzurlu hissettirdi.
Hayatımı Ölçmek: Bazen Farkı Anlamak
Bir hafta sonra, dedemle birlikte o projeyi bitirdik. Mezura ve metre ile ilgili anlattığı her şey, o projede somut bir hale geldi. Evet, bir yanılgı vardı. Ama bu yanılgı, bize yeni şeyler öğretmişti. Hayatın en derin anlamları, bazen küçük hatalarla öğreniliyordu. Çünkü bir anlık kaymalar, uzun vadede büyük değişimlere yol açabiliyordu. Şu anı ölçerken, belki de ilerideki adımların doğru olduğuna güvenmek gerekiyordu. Hatalardan ders almak, doğruyu bulmaktan daha değerliydi.
Mezura ile metre arasındaki fark, sadece ölçüm yapan araçlar değildi. Birinin kayması, hayatı daha anlamlı kılarken; diğerinin sabırlı ve doğru olma çabası bazen bir hayal kırıklığına dönüşebiliyordu. O sabah dedemin söyledikleri, içimde derin bir yankı uyandırmıştı. Bir tarafta sabırlı ve ölçülü olmak, diğer tarafta ise hayatın her anını kayarak yaşamak… Bazen ikisi arasında bir denge kurmak, hayatı daha anlamlı kılabilirdi.
Sonuç Olarak
Hayatımı ölçerken, bazen bir mezura gibi kaydığımı, bazen de bir metre gibi sabit kaldığımı fark ettim. Ama en önemlisi, her iki ölçümün de hayatımda bir yeri vardı. Şimdi, her adımımı atarken, o kaymaları daha iyi kabul ediyorum. Çünkü gerçek ölçüm, ne mezura ne de metreyle yapılır; gerçek ölçüm, kalbinin ne kadar dolu olduğuyla ilgilidir.